OUTLIERS
ÇİZGİNİN DIŞINDAKİLER
BAZI İNSANLAR NEDEN DAHA BAŞARILI OLUR?
Kitap Hakkında
Yazar 'Çizginin Dışındakiler' kitabında çeşitli alanlarda görülen ve 'bireysel başarı' olarak adlandırılan başarı algısının yalnış olduğunu iddia etmiş ve bu iddiasını delillere dayandırarak açıklamaya çalışmıştır. Yazar başarının, bireyin doğuştan itibaren elde ettiği imkanlar ve buna bağlı olarak bireyin karşısına çıkan şanslar doğrultusunda azalıp arttığını söylemiştir. Başarıyı şans eseri olmaktan ziyade bilerek ve isteyerek elde etmenin tek yolunun ise çok çalışmak olduğunu söylemiş, bunun için kitabında "On Bin Saat Kuralı" bölümünü oluşturmuştur.
Kitabın Özeti
Birinci Kısım: Fırsat
1- Matta Etkisi
“Hokey örneğinin ima ettiği ikinci şey, kimin başarılı olduğunu belirlemek için kurduğumuz sistemlerin özellikle verimli olmadığıdır. (31)”
Kanada Hokey
Ligi’nin en iyi iki takımı Tigers ve Giants’tır. Bu takımlarda 17, 18, 19 yaşlarında
gençler, neredeyse yürümeye başladıklarından beri buz üstünde kaymaktadırlar. Kanada
Hokey Ligi maçları incelendiğinde, oyuncuların diğer ülkelerdeki oyunculara
kıyasla daha iyi oynadığı ve daha iyi skorlara imza attığı gözlemlenmiştir.
Neden Kanada
Hokey Ligi’nin diğerlerinden daha başarılı olduğu araştırmaya başlanmıştır.
Araştırmalar sırasında Medicine Hat Tigers oyuncularının 2007 verilerine ait isim
ve görev listesi incelendiğinde bir ayrıntı fark edilmiş ve araştırmalar bu
ayrıntıya yoğunlaştırılmıştır. Bu ayrıntı; o dönemde Medicine Hat Tigers oyuncularının
doğum tarihleri incelendiğinde; ocak, şubat ve mart aylarında doğmuş olan
oyuncuların sayısının, diğer aylarda doğmuş oyuncuların sayısından hayli fazla
olmasıdır. Bunun üzerine oyuncuların doğum tarihleri ve başarılarının
arasındaki ilişki çözülmeye çalışılmıştır.
Yapılan araştırmalar
sonucunda ise varılan sonuç şu şekildedir; Medicine Hat Tigers takımının
oyuncuları için seçmeler yapılırken en öncelikli seçilebilirlik sınırı 1 Ocak
ve sonrasında doğmuş olmak ve sınır olarak kabul edilen yaşı doldurmuş
olmaktır. Yani 1 Ocak 1986 doğumlu bir oyuncu ile 31 Aralık 1985 doğumlu oyuncu
aynı takımda oynayamamaktadır. Tüm oyuncular 1 Ocak 1986 tarihinden sonra
doğmuş olmalıdır. Diğer ülkelerde ise böyle bir durum söz konusu değildir ve
belirli yaş aralıklarında doğmuş olan kişilerden doğum tarihleri dikkate
alınmaksızın seçme yapılmaktadır.
Bu ayrıntının
takımın başarısına yaptığı etki ise şu şekildedir; seçmeler için sınır olarak 1
Ocaktan sonra doğmuş olmak belirlendiği için seçmeye gelenler ve dolayısıyla
seçilen oyuncuların büyük bir kısmı, ocak, şubat ve mart ayı doğumlulardır. Böylece
diğer aylarda doğan oyunculara göre birkaç ay da olsa vücut ve kas yapıları
daha çok gelişmiştir. Bu gelişim de hokey oyuncularının başarılara imza
atmalarına katkıda bulunmuş, diğer takımlara göre bir adım önce başlamalarına
olanak sağlamıştır. Ancak bu durum, oyuncuların arasında az sayıda da olsa
bulunan ve doğum ayı ocak, şubat veya mart olmayan, hokey alanında doğuştan
yetenekli oyuncular için bir istisnadır.
2- 10 Bin Saat Kuralı
“ “Mac’inizi, kodu görebileceğiniz o tuhaf moda geçirirseniz…” diyor Joy, “25 yıl önce dizdiğimi anımsadığım şeyler görünüyor.” Ve internet erişiminizi sağlayan yazılımın büyük bölümünü kimin yazmış olduğunu biliyor musunuz? Bill Joy. (36)”
Bill Joy, Joy
Michigan üniversitesine 16 yaşında başlamıştır. Onun üniversiteye başladığı
yıl, üniversiteye bir bilgisayar merkezi açılmış ve bu merkez Bill Joy’un
biyolog ya da matematikçi olma hayallerinin yerine geçmiş, çok ilgisini çekmiş
ve tam bir bilgisayar bağımlısı haline gelmiştir. Bilgisayar üzerinde yazılım
yapmakla ve kodlarla uğraşmıştır. Derslerinden arta kalan zamanda kendini
bilgisayar merkezinde bulmuş ve sabahlara kadar kod yazmakla uğraşmıştır. Bill
Joy, modern bilgisayar tarihinin en etkili kişilerinden biri olmuş, günümüzde
de sıkça kullanılan Java programlama dilini oluşturmuştur. Hatta o dönemin
elverdiği şartlarda bilgisayar alanında böylesine başarı sahibi olmak Bill Joy
için yadsınamaz bir gururdur.
Bu hikâyenin
fark edilmesi ile birlikte bir tartışma ortaya çıkmıştır: Doğuştan gelen yetenek
diye bir şey var mıdır? Hokey oyuncuları hakkında yapılan araştırmada da
görüldüğü gibi, her ne kadar gelişimleri oyuncular için bir kazanç sağlamış
olsa da oyuncular arasında belirlenen aylarda doğmamış olmasına rağmen çok
başarılı olan oyuncular da bulunmaktadır. Bunların başarısının altında yatan
sebeplerden biri şüphesiz ki hokeye karşı doğuştan yetenekli olmalarıdır. Tartışma
sonucu hokey takımlarının incelenmesi ile sonuca kavuşturulunca araştırmalar
Bill Joy’a odaklamış, Bill Joy’un kodlama ve programlama alanında doğuştan
yetenekli mi olduğu yoksa bu başarısını sonradan mı kazandığı merak konusu
olmuştur. Bill Joy, bilgisayar ve kodlama alanında başarılara imza atabilmek
için saatlerce çalışmış, böylece büyük projelere imza atmıştır.
Bill Gates’in
bilgisayar başarısı da aynı hikâye ile olagelmiştir. Çocukluğunda evinde
bilgisayar bulunan nadir çocuklardandır ve bu Bill Gates için büyük bir
fırsattır. Kendini bilgisayara adamış ve günümüzün en çok bilinen bilgisayar
dehalarından biri haline gelmiştir.
Bill Joy ve
Bill Gates, ‘10 Bin Saat Kuralı’ ile yaptıkları işlerde profesyonel olmuşlardır.
10 Bin Saat Kuralı şu şekilde açıklanmaktadır; bir bireyin yaptığı işte başarı
elde edebilmesi için elbette ki çalışması, çaba sarf etmesi gerekmektedir. Ancak
yaptığı işte profesyonel olmak istiyorsa 10.000 saatini yaptığı
işle uğraşarak geçirmesi gerekmektedir.
3- Dehaların Sorunu 1. Kısım ve Dehaların Sorunu 2.Kısım
“Bir sınıf dolusu zeki çocukla karşı karşıya olmanız durumunda bir çocuğun IQ’sunu bilmek fazla işe yaramıyor. (71)”
Çoğu insan,
dehaların belli bir IQ seviyesinin olduğu ve normal insanların o IQ seviyesine
ulaşamadığı için deha olamadığını düşünmektedir. Hatta sık sık karşılaştığımız
IQ belirleyici soruları dehaların kesinlikle çözdüklerine inanmaktadır. Dehalar
ve bilim insanları üzerinde yapılan araştırmalar ise göstermektedir ki IQ ile
başarı arasındaki ilişki yalnızca kısa bir süre işliyor. Yani IQ’su 180 olan
bir birey ile IQ’su 130 olan bir bireyin Nobel Ödülü kazanma olasılıkları
eşittir. IQ puanları kişilerin başarılarını tam olarak ölçmeye olanak
sağlamamaktadır. En düşük seviyedeki bir üniversiteden mezun olan ile en yüksek
seviyedeki bir üniversiteden mezun olan doktorlar görevlerini layığıyla yerine
getirebilir hatta alanlarında adı duyulmuş, ödül sahibi kişiler
olabilmektedirler. Bunun en güzel örneği tıp alanında Nobel Ödülü almış 25
Amerikalı doktorun mezun olduğu üniversitelerdir. Bu üniversitelerin bazılarının
isimleri şunlardır; Antioch College, Brown Üniversitesi, UC Berkeley, Washington
Üniversitesi, Columbia Üniversitesi, MIT, Caltech, Holy Cross, Hunter College…
Bu
üniversitelerin hepsi çok iyi eğitim veren ve çok donanımlı öğrenciler yetiştiren
üniversiteler değillerdir. Ancak öğrencilerin tamamı, farklı farklı üniversitelerden
mezun olup, Nobel Ödülü’ne layık görülmüşse bu demektir ki; bireyin IQ seviyesi
ile başarısı daima ilişkili değildir.
İkinci Kısım: Miras
4- Kentucky, Harlan
“Adam gibi öl, ağabeyinin yapmış olduğu gibi. (135)”
Harlan kasabası,
Cumberland Platosu olarak bilinen bölgede bulunan küçük bir kasabadır. Bu kasabada
yıllarca kan davaları yaşanmış, insanlar öldürülmüştür.
1990’ların
başında Michigan Üniversitesi’nde iki psikolog onur kültürü üzerine bir araştırma
yapmaya karar vermişlerdir. ABD’nin kuzeyinden ve Harlan adlı bir kasabadan
topladıkları 18-20 yaş arası gençleri bir koğuşta toplamışlardır. Araştırma şu
şekilde gerçekleşmiştir; deneklerle, kortizon ve testosteron seviyelerini
ölçmek için tek tek el sıkışılmış ve tükürük örnekleri alınmıştır. Ardından konuşma
esnasında deneklere “ahmak” kelimesi sarf edilmiş, sevgilileri konu alan
kıskançlık yaratabilecek bir hikâye okutulmuştur. Bunların ardından tüm
deneklerle yeniden el sıkışılmış, yeniden tükürük örnekleri alınmış ve önceki
sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Ortaya çıkan sonuç ise şunu göstermektedir; ABD’nin
kuzeyinden olan genç adamların kortizon ve testosteron seviyelerinde belirgin
bir fark görülmemiştir, yalnızca çok az bir miktarda düşüş görülmüştür ki bunun
sebebi olarak da deneklerin öfkelerini bastırmaya çalıştıkları ve bu konuda
başarılı oldukları belirlenmiştir. Harlan kasabasından gelen deneklerin ise kortizon
ve testosteron seviyelerinde inanılmaz bir artış gözlenmiştir. Bunun sebebi olarak
ise yıllardır yaşadıkları bölgede yaşanan kan davası olayları, kavgalar ve
cinayetlerden etkilenmiş olmaları ve düşünce yapılarının bu duruma göre
şekillenmiş olması belirlenmiştir.
Yapılan araştırmadan
da anlaşıldığı gibi, insanların doğuştan gelen yetenekleri ve çalışmalarının
yanı sıra, kültürel çevresi de insan davranışlarında ve dolayısıyla da insan
başarılarında etkili olmaktadır.
5- Uçak Kazalarına İlişkin Etnik Kuram
5 Ağustos 1997
yılında Kore Havayolları pilotunun Guam’a uçuşu sırasında, pilotun yıllar süren
deneyimi ve gerekli eğitimi olmasında rağmen bir kaza yaşanmıştır ve bu kazada
uçaktaki 254 kişiden 228’i can vermiştir. 1988-1998 yılları arasındaki uçak
kazaları istatistikleri incelendiğinde, Amerikan United Airlines havayolunun
uçak kaybı oranı %0,27 iken Kore Havayollarının uçak kaybı oranı %4,79
bulunmuştur.
Uçuş esnasında
yapılan yalnızca bir hatanın uçak kazasına sebep olmadığı, böylesine bir
kazanın meydana gelebilmesi için en az 7 hatanın yapılmış olması gerektiği
bilinmektedir. Kore Havayolları ile ilgili yapılan araştırmada ise pilotların
içinde yetiştikleri kültür ile iletişim biçimleri arasındaki ilişki
saptanmıştır. Sözü edilen kazada da en büyük etken bu olmuştur ki uçağın kara
kutusundan elde edilen ses kayıtları da bunu göstermektedir. Pilot ve
mürettebat farklı kültürel birikimlere sahiptirler ve bu kültürel birikim
iletişim biçimlerine yansımıştır. Bir plan yapmazlarsa yakıtlarının biteceğini
ve uçağın düşeceğini uygun bir şekilde dile getiren yardımcı pilotun söyleminin,
pilot acil olduğunu anlamamış ve yeniden iniş denemeleri yapmıştır. Bunun sonucunda
ise kaza kaçınılmaz olmuştur.
Bu pilotun
başarılı ya da başarısız olmasında, iletişim içinde olduğu kişilerin de etkisi
olmaktadır. Kültürel birikimlerin iletişimi etkilemesi, kişilerin başarılarını
da doğrudan etkilemektedir.
6- Çeltik Tarlaları ve Matematik Testleri
“Yılda 360 gün yataktan güneş doğmadan önce kalkabilen hiç kimse ailesini zengin etmekte başarısız olmaz. (202)”
Güney Çin
halkının en önemli geçim kaynağı pirinçtir. Pirinç üretimi ise çok zahmetli,
emek ve dikkat isteyen bir iştir. Güney Çin’de ailelerin neredeyse tamamı pirinç
üretimiyle ilgilenirler. Üretim işine çocukların da dâhil edilmesinin nedeni, ‘ne
kadar çok pirinç üretirsen o kadar çok kazancın olur’ anlayışıdır.
Pirinç üretimi
için kullanılan çeltik tarlalarının zemini kilden oluşmalı, üstünde de yumuşak
bir çamur katmanı olmalıdır. Gübre kullanımı tam ayarında olmalı, fazla ya da
eksik kullanımı hasat zamanında eksik ürün alımına sebep olmaktadır. Tohumlar,
tohum yatağına ekilmekte, birkaç hafta sonra fide haline gelince, çeltik
tarlalarına 15’er cm arayla dikilmektedir ki fideleri rastgele aralıklarla
yerleştirmek ile ölçülü aralıklarla yerleştirmek arasında çok büyük farklar
vardır.
Çinli insanlar ekim
ve hasat işlerinde sürekli matematik kullanmak zorundalardır. Tarlaya ne
koyarlarsa ne alacaklarını önceden hesaplamaları ve buna göre hareket etmeleri
gerekir. Dolayısıyla da çeltik tarlalarında yaptıkları üretim matematik
alanında gelişmelerine de neden olmaktadır.
Başarıya giden
bir diğer nokta ise burada değinildiği gibi yaşama koşullarıdır. Yaşanılan çevre
ve koşulların gerektirdiği özelliklere sahip olmak bireyleri gerekli alanlarda
başarı sahibi haline getirebilir.
Kitap Yorumu
Tavsiye
üzerine okumuş olduğum ve kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitap... Yazar
kitapta tamamen başarı üzerine odaklanmış ve etkileyici kanıtlar sunarak
tezlerini kanıtlamış. Fikirlerini kanıtlar ve araştırmalar ile desteklemesi
okuyucuyu kendisine daha çok çekmesine neden olmuş. Kullandığı dil ve üslubu ile son derece dikkat
çeken ve tüm öğretmenlerin okuması gerektiğini düşündüğüm bir eser... Kitabı
okurken kanıt niteliğindeki her bir olayı araştırdım ve doğru olduklarını
gördüm. Bu yüzden yazarın diğer kitaplarını da merak ettim ve mutlaka
okuyacağım kitaplar listesinde Malcolm Gladwell’in kitapları yerlerini aldı. 'Çizginin Dışındakiler' kitabı ise kütüphanemden eksik etmeyeceğim kitaplar arasına girdi.
Kitabın beni en çok etkileyen bölümü, Matta Etkisi oldu. Büyük bir takımın oyuncularının tek tek incelenmesi ve yapılan analiz sonucunda hiç beklenmedik bir sonuca varılması oldukça şaşırtıcıydı. Bu araştırma sonucunun oyuncuların doğum tarihlerinde sonlanması şaşırtıcı olduğu kadar akla da yatkındı. Belki de beni etkileyen kısmı hem şaşırtıcı hem akla yatkın olmasıydı.
Kitabın beni en çok etkileyen bölümü, Matta Etkisi oldu. Büyük bir takımın oyuncularının tek tek incelenmesi ve yapılan analiz sonucunda hiç beklenmedik bir sonuca varılması oldukça şaşırtıcıydı. Bu araştırma sonucunun oyuncuların doğum tarihlerinde sonlanması şaşırtıcı olduğu kadar akla da yatkındı. Belki de beni etkileyen kısmı hem şaşırtıcı hem akla yatkın olmasıydı.
Kitabı okuduktan sonra düşüncelerimde bazı değişiklikler meydana geldi. Okul hayatında sınav sonuçları düşük olduğu için "Başarısız" kabul edilen öğrencilerin aslında gerçekten başarısız olmadıklarını, belki yeterli fırsatı olmadığını, belki yaşantısından ve kültürel birikiminden ötürü uyum sağlayamadığını, belki de gerekli şansla karşılaşmadığını düşünmeye başladım. Tüm öğretmenlerin okuması gerektiğini de bu yüzden düşünüyorum. Tüm öğretmenler bunun bilincinde olup, buna göre eğitim verirlerse, Türkiye'deki eğitim kalitesinin daha çok artacağı kanaatindeyim.