20 Mayıs 2018 Pazar

Outliers - Çizginin Dışındakiler


OUTLIERS

ÇİZGİNİN DIŞINDAKİLER

BAZI İNSANLAR NEDEN DAHA BAŞARILI OLUR?



Kitap Hakkında

Yazar 'Çizginin Dışındakiler' kitabında çeşitli alanlarda görülen ve 'bireysel başarı' olarak adlandırılan başarı algısının yalnış olduğunu iddia etmiş ve bu iddiasını delillere dayandırarak açıklamaya çalışmıştır. Yazar başarının, bireyin doğuştan itibaren elde ettiği imkanlar ve buna bağlı olarak bireyin karşısına çıkan şanslar doğrultusunda azalıp arttığını söylemiştir. Başarıyı şans eseri olmaktan ziyade bilerek ve isteyerek elde etmenin tek yolunun ise çok çalışmak olduğunu söylemiş, bunun için kitabında "On Bin Saat Kuralı" bölümünü oluşturmuştur. 


Kitabın Özeti

Birinci Kısım: Fırsat


1- Matta Etkisi


     “Hokey örneğinin ima ettiği ikinci şey, kimin başarılı olduğunu belirlemek için kurduğumuz sistemlerin özellikle verimli olmadığıdır. (31)”

     Kanada Hokey Ligi’nin en iyi iki takımı Tigers ve Giants’tır. Bu takımlarda 17, 18, 19 yaşlarında gençler, neredeyse yürümeye başladıklarından beri buz üstünde kaymaktadırlar. Kanada Hokey Ligi maçları incelendiğinde, oyuncuların diğer ülkelerdeki oyunculara kıyasla daha iyi oynadığı ve daha iyi skorlara imza attığı gözlemlenmiştir.


     Neden Kanada Hokey Ligi’nin diğerlerinden daha başarılı olduğu araştırmaya başlanmıştır. Araştırmalar sırasında Medicine Hat Tigers oyuncularının 2007 verilerine ait isim ve görev listesi incelendiğinde bir ayrıntı fark edilmiş ve araştırmalar bu ayrıntıya yoğunlaştırılmıştır. Bu ayrıntı; o dönemde Medicine Hat Tigers oyuncularının doğum tarihleri incelendiğinde; ocak, şubat ve mart aylarında doğmuş olan oyuncuların sayısının, diğer aylarda doğmuş oyuncuların sayısından hayli fazla olmasıdır. Bunun üzerine oyuncuların doğum tarihleri ve başarılarının arasındaki ilişki çözülmeye çalışılmıştır.


     Yapılan araştırmalar sonucunda ise varılan sonuç şu şekildedir; Medicine Hat Tigers takımının oyuncuları için seçmeler yapılırken en öncelikli seçilebilirlik sınırı 1 Ocak ve sonrasında doğmuş olmak ve sınır olarak kabul edilen yaşı doldurmuş olmaktır. Yani 1 Ocak 1986 doğumlu bir oyuncu ile 31 Aralık 1985 doğumlu oyuncu aynı takımda oynayamamaktadır. Tüm oyuncular 1 Ocak 1986 tarihinden sonra doğmuş olmalıdır. Diğer ülkelerde ise böyle bir durum söz konusu değildir ve belirli yaş aralıklarında doğmuş olan kişilerden doğum tarihleri dikkate alınmaksızın seçme yapılmaktadır.


     Bu ayrıntının takımın başarısına yaptığı etki ise şu şekildedir; seçmeler için sınır olarak 1 Ocaktan sonra doğmuş olmak belirlendiği için seçmeye gelenler ve dolayısıyla seçilen oyuncuların büyük bir kısmı, ocak, şubat ve mart ayı doğumlulardır. Böylece diğer aylarda doğan oyunculara göre birkaç ay da olsa vücut ve kas yapıları daha çok gelişmiştir. Bu gelişim de hokey oyuncularının başarılara imza atmalarına katkıda bulunmuş, diğer takımlara göre bir adım önce başlamalarına olanak sağlamıştır. Ancak bu durum, oyuncuların arasında az sayıda da olsa bulunan ve doğum ayı ocak, şubat veya mart olmayan, hokey alanında doğuştan yetenekli oyuncular için bir istisnadır.


2- 10 Bin Saat Kuralı


“ “Mac’inizi, kodu görebileceğiniz o tuhaf moda geçirirseniz…” diyor Joy, “25 yıl önce dizdiğimi anımsadığım şeyler görünüyor.” Ve internet erişiminizi sağlayan yazılımın büyük bölümünü kimin yazmış olduğunu biliyor musunuz? Bill Joy. (36)”

     Bill Joy, Joy Michigan üniversitesine 16 yaşında başlamıştır. Onun üniversiteye başladığı yıl, üniversiteye bir bilgisayar merkezi açılmış ve bu merkez Bill Joy’un biyolog ya da matematikçi olma hayallerinin yerine geçmiş, çok ilgisini çekmiş ve tam bir bilgisayar bağımlısı haline gelmiştir. Bilgisayar üzerinde yazılım yapmakla ve kodlarla uğraşmıştır. Derslerinden arta kalan zamanda kendini bilgisayar merkezinde bulmuş ve sabahlara kadar kod yazmakla uğraşmıştır. Bill Joy, modern bilgisayar tarihinin en etkili kişilerinden biri olmuş, günümüzde de sıkça kullanılan Java programlama dilini oluşturmuştur. Hatta o dönemin elverdiği şartlarda bilgisayar alanında böylesine başarı sahibi olmak Bill Joy için yadsınamaz bir gururdur.


     Bu hikâyenin fark edilmesi ile birlikte bir tartışma ortaya çıkmıştır: Doğuştan gelen yetenek diye bir şey var mıdır? Hokey oyuncuları hakkında yapılan araştırmada da görüldüğü gibi, her ne kadar gelişimleri oyuncular için bir kazanç sağlamış olsa da oyuncular arasında belirlenen aylarda doğmamış olmasına rağmen çok başarılı olan oyuncular da bulunmaktadır. Bunların başarısının altında yatan sebeplerden biri şüphesiz ki hokeye karşı doğuştan yetenekli olmalarıdır. Tartışma sonucu hokey takımlarının incelenmesi ile sonuca kavuşturulunca araştırmalar Bill Joy’a odaklamış, Bill Joy’un kodlama ve programlama alanında doğuştan yetenekli mi olduğu yoksa bu başarısını sonradan mı kazandığı merak konusu olmuştur. Bill Joy, bilgisayar ve kodlama alanında başarılara imza atabilmek için saatlerce çalışmış, böylece büyük projelere imza atmıştır.


     Bill Gates’in bilgisayar başarısı da aynı hikâye ile olagelmiştir. Çocukluğunda evinde bilgisayar bulunan nadir çocuklardandır ve bu Bill Gates için büyük bir fırsattır. Kendini bilgisayara adamış ve günümüzün en çok bilinen bilgisayar dehalarından biri haline gelmiştir.


     Bill Joy ve Bill Gates, ‘10 Bin Saat Kuralı’ ile yaptıkları işlerde profesyonel olmuşlardır. 10 Bin Saat Kuralı şu şekilde açıklanmaktadır; bir bireyin yaptığı işte başarı elde edebilmesi için elbette ki çalışması, çaba sarf etmesi gerekmektedir. Ancak yaptığı işte profesyonel olmak istiyorsa 10.000 saatini yaptığı işle uğraşarak geçirmesi gerekmektedir.

3- Dehaların Sorunu 1. Kısım ve Dehaların Sorunu 2.Kısım

“Bir sınıf dolusu zeki çocukla karşı karşıya olmanız durumunda bir çocuğun IQ’sunu bilmek fazla işe yaramıyor. (71)”
     Çoğu insan, dehaların belli bir IQ seviyesinin olduğu ve normal insanların o IQ seviyesine ulaşamadığı için deha olamadığını düşünmektedir. Hatta sık sık karşılaştığımız IQ belirleyici soruları dehaların kesinlikle çözdüklerine inanmaktadır. Dehalar ve bilim insanları üzerinde yapılan araştırmalar ise göstermektedir ki IQ ile başarı arasındaki ilişki yalnızca kısa bir süre işliyor. Yani IQ’su 180 olan bir birey ile IQ’su 130 olan bir bireyin Nobel Ödülü kazanma olasılıkları eşittir. IQ puanları kişilerin başarılarını tam olarak ölçmeye olanak sağlamamaktadır. En düşük seviyedeki bir üniversiteden mezun olan ile en yüksek seviyedeki bir üniversiteden mezun olan doktorlar görevlerini layığıyla yerine getirebilir hatta alanlarında adı duyulmuş, ödül sahibi kişiler olabilmektedirler. Bunun en güzel örneği tıp alanında Nobel Ödülü almış 25 Amerikalı doktorun mezun olduğu üniversitelerdir. Bu üniversitelerin bazılarının isimleri şunlardır; Antioch College, Brown Üniversitesi, UC Berkeley, Washington Üniversitesi, Columbia Üniversitesi, MIT, Caltech, Holy Cross, Hunter College…

     Bu üniversitelerin hepsi çok iyi eğitim veren ve çok donanımlı öğrenciler yetiştiren üniversiteler değillerdir. Ancak öğrencilerin tamamı, farklı farklı üniversitelerden mezun olup, Nobel Ödülü’ne layık görülmüşse bu demektir ki; bireyin IQ seviyesi ile başarısı daima ilişkili değildir.

İkinci Kısım: Miras

4- Kentucky, Harlan

“Adam gibi öl, ağabeyinin yapmış olduğu gibi. (135)”
     Harlan kasabası, Cumberland Platosu olarak bilinen bölgede bulunan küçük bir kasabadır. Bu kasabada yıllarca kan davaları yaşanmış, insanlar öldürülmüştür.

     1990’ların başında Michigan Üniversitesi’nde iki psikolog onur kültürü üzerine bir araştırma yapmaya karar vermişlerdir. ABD’nin kuzeyinden ve Harlan adlı bir kasabadan topladıkları 18-20 yaş arası gençleri bir koğuşta toplamışlardır. Araştırma şu şekilde gerçekleşmiştir; deneklerle, kortizon ve testosteron seviyelerini ölçmek için tek tek el sıkışılmış ve tükürük örnekleri alınmıştır. Ardından konuşma esnasında deneklere “ahmak” kelimesi sarf edilmiş, sevgilileri konu alan kıskançlık yaratabilecek bir hikâye okutulmuştur. Bunların ardından tüm deneklerle yeniden el sıkışılmış, yeniden tükürük örnekleri alınmış ve önceki sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Ortaya çıkan sonuç ise şunu göstermektedir; ABD’nin kuzeyinden olan genç adamların kortizon ve testosteron seviyelerinde belirgin bir fark görülmemiştir, yalnızca çok az bir miktarda düşüş görülmüştür ki bunun sebebi olarak da deneklerin öfkelerini bastırmaya çalıştıkları ve bu konuda başarılı oldukları belirlenmiştir. Harlan kasabasından gelen deneklerin ise kortizon ve testosteron seviyelerinde inanılmaz bir artış gözlenmiştir. Bunun sebebi olarak ise yıllardır yaşadıkları bölgede yaşanan kan davası olayları, kavgalar ve cinayetlerden etkilenmiş olmaları ve düşünce yapılarının bu duruma göre şekillenmiş olması belirlenmiştir.

     Yapılan araştırmadan da anlaşıldığı gibi, insanların doğuştan gelen yetenekleri ve çalışmalarının yanı sıra, kültürel çevresi de insan davranışlarında ve dolayısıyla da insan başarılarında etkili olmaktadır.

5- Uçak Kazalarına İlişkin Etnik Kuram

     5 Ağustos 1997 yılında Kore Havayolları pilotunun Guam’a uçuşu sırasında, pilotun yıllar süren deneyimi ve gerekli eğitimi olmasında rağmen bir kaza yaşanmıştır ve bu kazada uçaktaki 254 kişiden 228’i can vermiştir. 1988-1998 yılları arasındaki uçak kazaları istatistikleri incelendiğinde, Amerikan United Airlines havayolunun uçak kaybı oranı %0,27 iken Kore Havayollarının uçak kaybı oranı %4,79 bulunmuştur.

     Uçuş esnasında yapılan yalnızca bir hatanın uçak kazasına sebep olmadığı, böylesine bir kazanın meydana gelebilmesi için en az 7 hatanın yapılmış olması gerektiği bilinmektedir. Kore Havayolları ile ilgili yapılan araştırmada ise pilotların içinde yetiştikleri kültür ile iletişim biçimleri arasındaki ilişki saptanmıştır. Sözü edilen kazada da en büyük etken bu olmuştur ki uçağın kara kutusundan elde edilen ses kayıtları da bunu göstermektedir. Pilot ve mürettebat farklı kültürel birikimlere sahiptirler ve bu kültürel birikim iletişim biçimlerine yansımıştır. Bir plan yapmazlarsa yakıtlarının biteceğini ve uçağın düşeceğini uygun bir şekilde dile getiren yardımcı pilotun söyleminin, pilot acil olduğunu anlamamış ve yeniden iniş denemeleri yapmıştır. Bunun sonucunda ise kaza kaçınılmaz olmuştur.

     Bu pilotun başarılı ya da başarısız olmasında, iletişim içinde olduğu kişilerin de etkisi olmaktadır. Kültürel birikimlerin iletişimi etkilemesi, kişilerin başarılarını da doğrudan etkilemektedir.

6- Çeltik Tarlaları ve Matematik Testleri

“Yılda 360 gün yataktan güneş doğmadan önce kalkabilen hiç kimse ailesini zengin etmekte başarısız olmaz. (202)”
     Güney Çin halkının en önemli geçim kaynağı pirinçtir. Pirinç üretimi ise çok zahmetli, emek ve dikkat isteyen bir iştir. Güney Çin’de ailelerin neredeyse tamamı pirinç üretimiyle ilgilenirler. Üretim işine çocukların da dâhil edilmesinin nedeni, ‘ne kadar çok pirinç üretirsen o kadar çok kazancın olur’ anlayışıdır.
Pirinç üretimi için kullanılan çeltik tarlalarının zemini kilden oluşmalı, üstünde de yumuşak bir çamur katmanı olmalıdır. Gübre kullanımı tam ayarında olmalı, fazla ya da eksik kullanımı hasat zamanında eksik ürün alımına sebep olmaktadır. Tohumlar, tohum yatağına ekilmekte, birkaç hafta sonra fide haline gelince, çeltik tarlalarına 15’er cm arayla dikilmektedir ki fideleri rastgele aralıklarla yerleştirmek ile ölçülü aralıklarla yerleştirmek arasında çok büyük farklar vardır.

     Çinli insanlar ekim ve hasat işlerinde sürekli matematik kullanmak zorundalardır. Tarlaya ne koyarlarsa ne alacaklarını önceden hesaplamaları ve buna göre hareket etmeleri gerekir. Dolayısıyla da çeltik tarlalarında yaptıkları üretim matematik alanında gelişmelerine de neden olmaktadır.

     Başarıya giden bir diğer nokta ise burada değinildiği gibi yaşama koşullarıdır. Yaşanılan çevre ve koşulların gerektirdiği özelliklere sahip olmak bireyleri gerekli alanlarda başarı sahibi haline getirebilir. 


Kitap Yorumu

     Tavsiye üzerine okumuş olduğum ve kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitap... Yazar kitapta tamamen başarı üzerine odaklanmış ve etkileyici kanıtlar sunarak tezlerini kanıtlamış. Fikirlerini kanıtlar ve araştırmalar ile desteklemesi okuyucuyu kendisine daha çok çekmesine neden olmuş. Kullandığı dil ve üslubu ile son derece dikkat çeken ve tüm öğretmenlerin okuması gerektiğini düşündüğüm bir eser... Kitabı okurken kanıt niteliğindeki her bir olayı araştırdım ve doğru olduklarını gördüm. Bu yüzden yazarın diğer kitaplarını da merak ettim ve mutlaka okuyacağım kitaplar listesinde Malcolm Gladwell’in kitapları yerlerini aldı. 'Çizginin Dışındakiler' kitabı ise kütüphanemden eksik etmeyeceğim kitaplar arasına girdi. 
     Kitabın beni en çok etkileyen bölümü, Matta Etkisi oldu. Büyük bir takımın oyuncularının tek tek incelenmesi ve yapılan analiz sonucunda hiç beklenmedik bir sonuca varılması oldukça şaşırtıcıydı. Bu araştırma sonucunun oyuncuların doğum tarihlerinde sonlanması şaşırtıcı olduğu kadar akla da yatkındı. Belki de beni etkileyen kısmı hem şaşırtıcı hem akla yatkın olmasıydı. 
     Kitabı okuduktan sonra düşüncelerimde bazı değişiklikler meydana geldi. Okul hayatında sınav sonuçları düşük olduğu için "Başarısız" kabul edilen öğrencilerin aslında gerçekten başarısız olmadıklarını, belki yeterli fırsatı olmadığını, belki yaşantısından ve kültürel birikiminden ötürü uyum sağlayamadığını, belki de gerekli şansla karşılaşmadığını düşünmeye başladım. Tüm öğretmenlerin okuması gerektiğini de bu yüzden düşünüyorum. Tüm öğretmenler bunun bilincinde olup, buna göre eğitim verirlerse, Türkiye'deki eğitim kalitesinin daha çok artacağı kanaatindeyim. 

Kitabın Künyesi

Adı : Outliers (Çizginin Dışındakiler)
Yazarı: Malcolm Gladwell
Yayınevi: MediaCad
1. Baskı Yılı: 2009
2. Baskı Yılı: 2016
3. Baskı Yılı: Şubat 2018
Sayfa Sayısı: 244
ISBN: 978-605-575-530-0

Malcolm Gladwell Kimdir?

Malcolm Gladwell, 1963 İngiltere doğumludur. İnşaat profesörü ingiliz bir baba ile Jamaikalı psikoterapist bir annenin oğlu olarak Kanada'da büyümüştür. Tarih öğrenimini tamamlayıp New York'a yerleşen yazar, 1987-1996 yılları Washington Post'ta ekonomi ve bilim konularında yazmıştır. Bir süre de bu gazetenin Nwe York bürosunu yönetmiştir. 1996'dan bu yana The New Yorker dergisinin yazarları arasında yer alan Gladwell, 2000'de yayınladığı Kıvılcım Anı ile çok büyük başarı yakalamış ve 2005'te yayınlanan Göz Açıp Kapayıncaya Dek ile başarısını katlayıp iş dünyasının itibar edilen bir gururu haline gelerek "Pazarlamanın Yeni Tanrısı" olarak anılmaktadır. Akademisyen değil, gazeteci kökenli olan yazar, işletmecilikte bilimsel devrimlere yol açan bakışıyla Peter Drucker'ı anımsatmaktadır.


4 yorum:

  1. Okuduğum özet kadarıyla çok güzel bir kitap olduğu kanatindeyim.Başarılı olmak için şansın yanında çok çalışmak olduğunu ve çevre faktörü etkisinin de olduğunu kitap çok güzel örneklerle açıklamış mutlaka okumam gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  2. okulda öğretmenlerimiz bu kitabı okumamız gerektıgını okumamamız bizim için buyuk bır eksik oldugunu dile getirmişrdi.özeti okudugumda ne kadar haklı olduklarını kişisel gelişimimde yararlı oldugunu düşündüğüm için fırsatım oldugunda okuyacagım.bilgi için tesekkurler.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Özetin için teşekkürler. Özetini gayet başarılı buldum elimdeki mevcut kitapları bitirdikten sonra bu kitabı da alınacaklar listeme ekledim bile özette dikkatimi çeken bir nokta oldu "Yılda 360 gün yataktan güneş doğmadan önce kalkabilen hiç kimse ailesini zengin etmekte başarısız olmaz." başarılı olmanın ne denli zor olduğunu ama çok çalışanların her zaman hedefine ulaştığını anlatan bir cümle. Eline emeğine sağlık. Teşekkürler.

    YanıtlaSil